Bilişsel Yanlılıklar
Her Zaman Mantıklı Mıyız?
İnsan zihninin objektif ve gerçek olana ihtiyacı, rasyonel kararlar alırken ortaya çıkıyor çoğu zaman. Peki ne kadar objektifiz? Ya da duygulardan ve deneyimlerden çokça beslenen insan zihni, mutlak bir objektifliğe erişebilir mi?
Rasyonel olandan sistematik bir uzaklaşmayı ifade etmek için kullanılan bilişsel yanlılığın, insan zihninin derinlerindeki kararsızlık durumlarında oldukça faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Yani pis, kaka bir kavram değil tam anlamıyla.
Konuyu daha da açalım öyleyse…
Yüz binlerce yıldır evrilmeye devam eden beynimiz, herhangi bir karar alırken, işin içinden mümkün olan en düşük risk ile çıkmak ister. Seçim yaparken başvurduğumuz bu kısayolları daha iyi anlamak için bilgiyi zihnimizde nasıl işlediğimizi anlamalıyız öncelikle.
Beynimiz, bilgiyi temelde iki farklı süreç ile işler ve buna bağlı tepkiler oluşturur. Bu süreçlerden ilki, otomatik süreçtir. Otomatik süreç, tekrarlayan deneyimlerle kazanılan büyük oranda refleksleri ve hızlı işlenen bilgiye verilen anlık tepkileri ifade etmek için kullanılır. Örneğin susadığımızda su kaynağına yönelir ve su içeriz. Bu eylemi yapmak için düşünmemize bile gerek yoktur. Veya havlayarak üzerimize gelen bir köpek gördüğümüzde ‘’acaba canını sıkan şey nedir, neden bana havlıyor’’ deriz değil mi? Evet, demeyiz, yalnızca şakaydı. Arkamıza bile bakmadan topuklamaya başlarız tabii.
Bilgiyi işleme ve harekete geçme süreçlerinden ikincisi ise kontrollü süreçtir. Bilgiyi düşündüğümüz, yavaş yavaş işlediğimiz ve mantıklı bir karar almak için çaba sarf ettiğimiz süreçtir bu. Mesela yeni bir iş girişimi planlarken ani kararlar almaz, mantıklı hareket etmeye çalışırız. Ya da bir araba almaya karar verdiğimizde önümüze çıkan ilk arabayı almaz, araştırma yapıp bize en uygun arabayı tercih etmek isteriz örneğin, değil mi?
Ne yazık ki her zaman değil…
İşte bu noktada bilişsel yanlılıklar devreye giriyor. Bilgimizin kısıtlı olduğu, hızlı karar vermemiz gerektiği ve seçim yapmamız gereken iki seçeneğin de bize pek cazip gelmediği durumlarda yararlanıyoruz kendisinden. Yani kontrollü süreç esnasında başımız sıkışırsa otomatik sürece başvuruyoruz da diyebiliriz.
Günlük hayatımızda yaşayabileceğimiz bir örnekle açıklayalım dilerseniz: Akşam için güzel bir yemek pişirmek istiyorsunuz fakat aynı zamanda evinizi süpürmeniz de gerekiyor. Zamanınızı iyi kullanmanız böyle bir durumda size kolaylık sağlayacaktır. Bu sebeple yemek pişerken süpürge yapmaya karar veriyorsunuz. Buraya kadar her şey kontrollü süreç dediğimiz bilgiyi işleme mekanizmasında gerçekleşiyor. Fakat sonrasında tam da süpürge yapmayı bitirdiğiniz sırada yemeği hiç kontrol etmediğinizi hatırlayarak mutfağa yöneliyorsunuz. Mutfağa girdiğinizde ise yemeğinizin yandığını görüp aniden ocaktan almak için hareket ediyor ve anlık tepkiyle çelik tencerenin sapını tutuyorsunuz. Sonuç olarak eliniz yanıyor ve istemeden de olsa yanlış bir karar alarak tek probleminiz yanan yemeğiniz iken bir de yanan elinizle ilgilenmek zorunda kalıyorsunuz. İşte bilişsel yanlılık ile tam olarak bunu kastediyoruz. Hayatımızı sürdürmemizi sağlayan anlık reflekslerimiz, mantığımızı geri planda bırakarak olayların olumsuz sonuçlanmasına sebep olabiliyor.
Maalesef ki bilişsel yanlılıklar yalnızca bunun gibi küçük problemlere sebep olmuyor. Özellikle yeni iş girişimlerinde ve markaların kriz yönetiminde bu fenomene oldukça sık rastlıyoruz. Örneğin yaşanan bir krizin ardından aceleyle hareket eden firma yetkilileri, krizi sonlandırmak bir yana, krizi bile unutturacak büyük fiyaskolara sebep olabiliyorlar.
Örneğin 20 Nisan 2010’da BP’nin Meksika Körfezi’nde sebep olduğu patlamadan sonra BP CEO’su Tony Hayward, aceleci ve düşünmeden hareket etmiş, yaptığı basın açıklamasında ‘’Çevreyi bizden daha çok kirletenler var’’ demişti. Yani olayın şokuyla anında savunmaya geçmiş ve mantıklı düşünüp kamuoyunu sakinleştirmesi gerekirken krizi daha da körüklemişti. Bu sadece tek bir örneği olsa da bilişsel yanlılık tuzağına düşerek yanlış yönetilen daha birçok kriz ile dolu tarihimiz.
Bununla birlikte ince eleyip sık dokuyarak ilerlettiğimiz süreçleri bilişsel yanlılıklarımıza maruz kalarak heba etmemek adına almamız gereken önlemler oldukça basit ve tahmin edilebilir. Ufak bir risk analizi ile yola çıkmak ve olumsuz sonuçlar karşısında alacağımız harekete karar vermek, en acil ve en umutsuz durumlarda bile sağlıklı kararlar almamızı sağlayacak ve doğal dürtülerimizle hareket etmemizin önüne geçecektir. Hayatımızın her alanında riskleri gözden geçirmemiz pek mümkün olmasa da en azından bizim için önemli konularda yapabiliriz bunu diye düşünüyoruz.